Stresin Yönetimi “Yeşil Küçük Yaratıklar”
İşten akşamüstü birazda geç çıktınız ama yapmanız gerekenler yetişmedi. Hızlı bir şekilde kan ter içinde ofisten çıktınız. Arkadaşlarınız sizi arabayla alacaklar. Ama o da ne inanılmaz bir trafik var ama sizin eşinizin arkadaşları geleceği için eve erken gidip hazırlık yapmanız gerekiyor! Üstelik daha yarına yetiştirmeniz gereken bir sürü iş var! Kalbiniz daha hızlı atıyor, daha hızlı nefes alıyorsunuz, elleriniz terliyor, nefes aralıklarınız sıklaşıyor, başınızda ilginç bir ağrı var. Tansiyonunuz ise tehlikeli düzeylerde, kendinizi oraya öylesine koyuvermek istiyorsunuz. Çağımızın hastalıkların en büyük tetikleyicilerinden olan ve yılda onbinlerce kişinin hayatına mal olan bir durum yaşıyorsunuz: Stres.
Stres; canlı organizmaların uyandırıcı etkilerine karşı oluşan bir SAVUNMA MEKANİZMASI olarak tanımlanıyor. Kısaca aslında stres çevrenizdeki olaylara karşı sizi savunmaya alan bir mekanizmadır. Atalarımız doğada dolaşırken yırtıcılardan sakınmak için bu mekanizmayı kullanırlardı, her an bir yerlerden gelebilecek olan tehlikeye karşı beyin çok daha fazla hormon salgılar ve vücut bu salgılarla her an güçlü bir “kaç ya da savaş” durumu yaratmaktadır. Bu aslında gerekli bir tepkidir. Böylece atalarımız hayatta kalmayı başarabilirler. Bu kimyasal tepkimeler beynin kabuğunun(korteks) içinde yer alan limbik sistemde gerçekleşir. Burası bizim bilinçli kontrolümüzün çoğunluk dışında olan bir kısmıdır. Hissettiğimiz haz, acı gibi birçok bilinçdışı refleks ile yaptığımız davranışların çoğunun merkezi burasıdır.
Atalarımızın hayatını kurtaran bu mekanizma aradan binlerce yıl geçmesine rağmen evrimleşmesini yavaş tamamlamaktadır. Bu yüzden aslında günümüz dünyasında ve teknolojisinde yırtıcılarla baş başa kalma, donma ve doğal tehlikelerden kaçış gibi stresin gerekli olduğu durumlar pek olmamasına rağmen vücudumuz aynı tepkileri vermektedir. Tabi doğada olduğu gibi bunun bir faydası olmadığı için stres vücudumuzda olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Bu durumda stres ile ilgili düşünceler nelerdir? Psikolojide bu tür düşünce hatalarına “bilişsel hatalar” deniyor. Ben onlara “yeşil küçük yaratıklar” diyorum. Sürekli olarak zihninizi kemiren ve sizi oraya hapseden düşünceler. Şimdi bazı yeşil küçük yaratıkları tanımlayabiliriz:
• Hatalı falcılık : Henüz gerçekleşmemiş bir olay üzerine sanki onu biliyormuş gibi düşünmek ve davranmak hatalı falcılıktır. Örnek: “işler asla eskisi gibi olmayacak”, “seninle arkadaşlığımız eski günlerine asla dönmeyecek”, “Buradaki bu düzen asla değişmeyecek” gibi
• Ya hep ya hiç : Özellikle kültürümüzde sıkça gördüğümüz önceden kabullenilmiş doğrular vardır. Bir şey ya doğrudur ya yanlıştır. Ya sıfırdır ya yüzdür. Ya siyahtır ya beyazdır. Ancak gerçek dünya da işler bu şekilde yürümüyor. Griler var, 67ler 78 ler var. Bir gün doğru olan başka bir gün doğru olmayabiliyor. Önceden koyulan ya da bizim düşüncelerimizle koyduğumuz kurallar değiştiğinde ya da bize uymadığında hissetiğimiz şey baskıdır, bu da stres yaratır.
• Kişiselleştirme: Hizmet sektöründe çalışan bir çok çalışanın başını yiyen önemli bir yaratıktır kişiselleştirme. Sizi özel hayatınızda tanımayan insanların size söyledikleri olumsuz şeyler SİZİNLE ilgili olamaz. Bunu eğer kişiselleştirirseniz ve kendi üzerinize alırsanız o zaman B yani üzerinizdeki baskıyı arttırmış olursunuz. Karşınızdaki kişi sizin çalıştığınız şartları bilmiyor. Yönetmeliği bilmiyor, sizi tanımıyor. Bu durumda sizin bunlarla ilgili düşünceleriniz onun umrunda değil. Çözüm odaklı olmak, işe odaklanmak her zaman bu yaratığı altedecektir.
• Me’li Ma’lı şeklinde düşünme: Günlük hayatımızda “yapmalıyım, gitmeliyim, olmamalı” gibi kelimeleri sıkça duyuyor veya kullanıyorsanız bu yaratığın esiri oluyorsunuz demektir. Bu yaratık “ya hep ya hiç” yaratığına benzemektedir. Bu sefer koyulmuş kurallara değilde kendi kurallarımızı koymaya başlarız. Ancak bu evrende kesin kurallar ve doğrular olmadığı için bunların değişmesi ya da istediğimiz inandığımız gibi olmaması kendi özsaygımızı sarsar bu da kaynaklarımızın tükenmesine ve üzerimizdeki baskının artmasını sağlar.
• Aşırı genelleme: Ben buna istatistik olarak yapılan hata da diyorum. Bu yaratık, defalarca gördüğümüz bir şeyin bir iki tane farklı davranışında ona karşı olan görüşlerimizin değişmesi ile oluşur. Bir işi günde 10 kere yapan ve 8’inde çok doğru yapan biri 2 kere hata yaptı diye “sen bu işi hep hatalı yapıyorsun” demek Aşırı genelleme yaratığının göstergesidir.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!