Zamanın Nasıl Geçeceğini Siz Belirleyin
Zamanı yavaşlatmak ya da zamanı doğu şekilde kullanmak, takvimlerle ya da zaman yöneten programlarla pek mümkün gözükmüyor.
Hepimiz daha fazla yaşamak isteriz. Ama daha fazla yaşamaktan daha önemli olan aslında daha “içerikli” olarak yaşabilmektir.
Çocukluğumuzdan beri yaşımız ilerledikçe zamanın daha hızlı geçtiğine şahit oluyoruz. Bazı anlarda ise zaman inanılmaz yavaşlıyor hatta duruyor. Bazı anlarda ise zaman farketmeden inanılmaz bir hızla geçiyor. Bütün bu durumların aslında iki değişkenle alakası var:
-Ego
-Enformasyon(bilgi)
Egoyu mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur. Günlük konuşmalarda çok sık kullanılır ancak gerçek anlamı tam olarak bilinmez. Ego aslında “benlik” duygusudur. Yani sizi “siz” yapan şeylerdir. Bir şeyler hakkında karar alırken içinizden konuşursunuz. İşte o konuştuğunuz aslında sizin egonuzdur. Sizi diğerlerinden ayıran bir özbenlik veren şey egodur.
Enformasyon ya da bilgi demekle akademik veya teknik bilgiden bahsetmiyorum. Dolaşırken gördüğünüz binalar, ağaçlar, dinlediğiniz müzik, karşılaştığınız insanlar kısacası dış dünyadan aldığınız her türlü bilgiden bahsediyorum.
Peki bu faktörler zamana olan algımızı nasıl etkiliyor?
İlk olarak hepimizin çok net olarak algıladığı büyüdükçe zamanın hızlandığıdır. Bunu aslında önce bir arkadaşımın bebeğini gözlemlerken farkettim. Bizim normalde kafamızı çevirip bakmadığımız dikkat etmediğimiz şeylerle bebekler saatlerce zaman geçirebiliyorlar. Küçük çocuklar içinde aynısı geçerli, bize gayet normal gelen bir taş ya da kaya onlara inanılmaz gelebiliyor. Kendimden hatırladığım bir anım da var; 6 yaşımdayken Kuşadasından, İzmir Gümüldür’de bir kampa geçmiştik. Bu mesafe yaklaşık 30 dakika sürüyor. Bana o zaman sanki bütün gün yoldaymışız ve Kuşadasından çok uzaklaşmışız ve bir daha gidemeyecekmişiz gibi gelmişti. Bunun sebebi küçükken egomuzun henüz gelişmemiş olmasıdır. Benlik duygusu olmayan ya da zayıf olan bireyler kendilerini dünyaya daha bağlantılı görürler. Herşeyin bir parçası olarak zamanı yaşarlar. En önemlisi ego(benlik duygusu) azaldıkça anı hissetme çok daha büyük önem kazanır. Suratınıza doğru esen rüzgar, terinizin yavaş yavaş akması, denizden çıkan taşlar üzerindeki desenler… Bütün bunlara dikkat eden egosu düşük çocuk için saatler ve günler çok daha yavaş geçecektir. Bizim zamanla gelişen ve güçlenen egomuz ardaşık zamanı daha çok düşünmemize yol açıyor. Saatler, takvimler, programlar kendimizi sürekli olarak engelleyemediğimiz bir koşuşturmaca içinde buluyoruz.
İşin daha da kötüsü biz zamanın peşinden koştukça daha az zamanımız kalıyor ve daha az zamanımız kaldığını düşündüşümüz için daha çok peşinden koşuyoruz. Zamanımıza daha çok hayat vererek, hayatımıza daha çok zaman vermiş oluruz.
Egosu gelişen bireyin yaşamını iki şey kaplıyor: geçmiş ve gelecek. Halbuki geçmiş ve gelecek aslında tamamı ile zihinde oluşan durumlardır. Gerçek yaşanan şu andır. Bir düşünün bir gün boyunca neleri düşünüyorsunuz? Yarın ne yapacağınızı, ne giyeceğinizi, kime ne söyleyeceğinizi, nasıl para kazancağınızı, geçmişte nasıl kandırıldığınızı, ne tür bir iş aradığınızı… Bunların hepsi geçmiş ve gelecek ile ilgili ve biz bütün anlarımızı bunları düşünerek geçiriyoruz! Bunun ne kadar içinde olursak zamanda farketmeden o kadar hızlı geçiyor. Yılbaşları çok daha hızlı gelmeye başlıyor.
Egosu gelişen birey artık çevresindeki detay bilgilere dikkat etmiyor. Hatta bunları çoğu zaman algılamıyor. Her gün işten ya da okuldan eve dönerken kullandığınız yolun 2. km’sinde duran bina kaç katlı? Elektrik telleri nerede duruyor? Kaç tane ağaç var? O meyva satan yaşlı amcayı gördünüz mü? Bunlar artık algılsal olarak otomatikleşiyor. Farkındalığınız düşüyor ve gerçeklikten daha çok çıkarak bol bol günlük düşünceler içinde savaşıyor ve zamanımızın çoğunuda buna harcıyoruz.
Aldığınız yeni bilgi arttıkça zaman yavaşlıyor. Buna örnek verebilirim: Yepyeni bir yere yolculuğa gittiğinizde kaldığınız bir haftanın size 1 ay gibi geldiğini hatırladınız mı? Daha netleştirelim ve ünlü ikizler örneğini verelim: İkizlerden bir tanesi Türkiye’den ayrılıp ilk defa Avrupa’ya gitse ve 2 hafta sonra dönse ona göre çok zaman geçmiş gibi olacağı için Türkiye’deki ikizine :”seni gerçekten çok özlemişim” diyebilir. Ama yerinde duran ve algısını zenginleştirmeyen kişi için zaman zaten gayet hızlı geçmiştir, diğer ikiz sanki dün gitmiş ve gelmiş gibidir.
Bunların fakında olarak yapabileceklerimiz
-Yaşadığınız her anın farkına varmaya çalışın
-Günlük koşturmacadan kendinizi sıyırıp bir bakın, nerede olmak isterdiniz?
-Her türlü ilginizi çeken yeni bilgiyi öğrenin, sorun, merak edin.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!