Akılcı İnsan Diye Bir Şey Var mı?(Bilimsel Bir Cevap)
Aslında bu yazıya bir kaç önemli soruyla başlamak lazım:
– Neden uzun süren bir ilişkiyi bitirmek genelde kısa sürene göre daha zordur?
– Neden borsada yatırım yapanlar kaybeden kağıtları daha zor satarken kazanan kağıtları daha çabuk satarlar?
– Sahip olduğumuz şeylere değer biçerken neden sahip olmadıklarımıza göre daha fazla biçeriz?
Klasik ekonomi biliminin tanıdığı “homoeconomicus”(akılcı insan) modeli geçerli olsaydı insanlar;
– Her zaman faydalarını daha fazla yapmak için uğraşırlardı ve
– Yaptıkları hatayı bir daha tekrarlamazlardı.
Artık 18. yüzyılın ortalarında bilimseleşmeye başlayan ekonomi bilimiyle alakalı çok ciddi sorgulamalar yapılmaya başlandı. Eğer ekonomistlerin insan modeli geçerli olsaydı, birbirimizi öldürmüyor, zarar vermiyor veya içki sigara kullanmıyor olurduk. Hatta daha da geneli düşünürsek 2009 krizi gibi bir finansal kriz yaşamamış olurduk. Bunların hepsi mantık dışı davranışlar ve hepimiz biliyoruzki bunlar hayatımızın bir parçasıdır.
Buna rağmen elbetteki ekonomistlerin arz-talep kanunları en azından insan doğasını anlamak ile ilgili basit bir anlayış vermiştir. Ancak bu davranışların sonuçlarını açıklamak için yeterli olmamıştır. Olmadığı da son finansal krizle iyice ortaya çıkmıştır.
Aslında söylenmesi gereken şey ekonomi yönetimin bir para, maliye ya da devlet yönetimi değil bir psikoloji ya da beklenti yönetimi olduğudur.
Davranışsal ekonomi henüz uyguladığı yöntemlerle bazı çevreler tarafından bilimsel kabul edilmesede, akıldışı insan davranışı konusunda bize çok önemli içgörüler sunuyor.
Yukarıdaki soruları daha iyi anlayabilmek için bunların iki tanesinden özellikle bahsetmek istiyorum:
1) Sahiplik etkisi
2) Kayıptan kaçınma
Sahiplik etkisi, kısaca “bir şeye ne kadar sahipsen o kadar tatmin hissedersin” şeklinde açıklanabilir. İnsanlar bir şeye sahip olduklarında onu değerlerken daha yüksek değer verirler. Richard Taler’in 1980 yılında yılında Cornell Üniversitesinde yaptığı bir deneyde iki grup öğrenciden 1. gruba bir fincan veriliyor ikinci gruba ise bu fincan verilmiyor. Daha sonra fincanı elinde olanlara o fincanı ne kadara satmak istedikleri soruluyor. Fincanı olmayanlara ise fincan gösterilerek o fincana ne kadar değer biçtikleri soruluyor. Fincana sahip olanlar ortlama 4,50 dolar değer biçerken olmayanlar 2,25 dolar değer biçiyorlar.
Bununla ilgili başka bir araştırma Dan Ariely tarafından yapılıyor. Duke Üniversitesinde yapılan deneyde önemli bir basket maçının bileti piyango yoluyla ile bazı öğrencilere veriliyor. Bazı öğrenciler ise kazanamıyor. Aradan bir hafta geçtikten sonra kazanan öğrenciler aranıyor ve ellerindeki bileti ne kadara vermek istedikleri soruluyor. Aynı şekilde kazanamayan öğrencilere de bileti ne kadara almak istedikleri soruluyor. Sonuçlar oldukça dikkat çekici, bileti kazanan öğrenciler bileti ortalama 1400 dolardan vermek isterken, bileti kazanamayanlar bilet için ortalama sadece 140 dolar vermeye razı oluyorlar.
Kısaca ne zamanki her hangi bir şey bizim olduğunda ona olan nesnel bakış açımız oldukça öznel hale geliyor.
Kayıptan kaçınma etkisi aslında sahiplik etkisi ile aynı anda anılıyor. İkisi birbiri ile bağlantılı. İnsanlar aynı derecede bir kayıp ve kazanç söz konusu olduğunda, kayıp için daha çok motive oluyorlar. Bu yüzden bir şeye sahip olduğumuzda artık onu kaybetmek bizim için çok daha acı verici oluyor. Eğer sahip değilseniz o zaman onu almak sizin için bir kazançtır. Bu durumda eğer herhangi bir tercihi kazanç yerine kayıp olarak anlatırsak bu kararı değiştirir. Nasıl mı ? İşte size bir araştırma;
1987-1993 yılları arasında 10 000 hesap ve 162 948 işlem inceleniyor. Odean’nın yaptığı bu çalışmada kayıpta olan hisse senetleri daha az satılırken ve daha çok tutulurken, kazançta olan hiss senetleri daha çabuk satılıyor ve daha az tutulduğu ortaya çıkıyor.
Bu durumda sonuç olarak, eğer bir hedefiniz varsa onu gerçekleştirmek için davranışsal finansın bu kavramlarını lehinize çevirebilirsiniz;
1) Hedefinizi gerçekleştirmek için onu alışkanlık haline getirin. Bu önce bilinçli bir çaba gerektirir ama daha sonra her hangi bir otomatik hareketinizden farkı kalmayacaktır.
2) Hedefinize sahip olmaya başlayın. Hedefinize götüren süreçleri sahiplenin bu durumda onları kaybetmek daha zor olacaktır. Çünkü sahip olduğunuz şeyi kaybetmek daha acı verici olacaktır.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!