Hiçbir Zaman Bugünkü Kadar Genç Olmayacaksınız

image

Zamanımızı yönetmek sadece yapacaklar listesi oluşturmak ya da çok kısa sürede bir çok şeyi halletmek değildir. Ancak maalesef bu görüş çoğumuzun kafasına bu şekilde yerleşmiş olabiliyor. Bu tür düşünce yapısının, evrenin en kıymetlı ve en sınırlı şeyi olan zamanın değerini anlamamızı engellediğini düşünüyorum. Bu yazıyı okurken bir gününüzün nasıl geçtiğini bir gözünüzün önünden geçirin. Uyandıktan sonra sürekli olarak 5 dakika sonrasını yoğunluklada gün içerisinde yapacağınız işleri düşünüyorsunuz. Yaptığınız her harekette nerdeyse hiç “bu an” yok.Verdiğim eğitimlerde bazen herkese sadece gözünü kapattırım serbest düşünce seansı yaptırıyorum. Gözlerinin önüne gelen imajları, duydukları sesleri, kokuları söylemelerini istiyorum. Bu küçük uygulama sonunda ne gördüklerini ayrıntılı olarak anlatmalarını istiyorum. Cevap verenlerin %90’ından fazlası ya geçmişle ya da gelecekle ilgili imajlar görüyor. Neredeyse kimse burada, bu anda değil. Bahsettiğim şey kesinlikle 5 duyu organı ile algıladığınız dünya değil. Zihninizin içindeki imajlardan bahsediyorum. Eğer büyük şehirde yaşıyorsanız, çok işiniz varsa, çok kişi tanıyorsanız bu fenomeni yaşıyor olabilirsiniz.

Zamanın ne kadar verimsiz geçtiğini hepimizin çok iyi bildiği başka bir örnekle pekiştirebilirsiniz. Sınavlara hazırlanırken ya da istemediğiniz bir şeyi beklerken önce çok fazla zaman varmış gibi gözükür. Sonra o an yaklaştıkça zaman daha hızlı geçmeye başlar. Bu aynen arabanın deposunu doldurduktan sonra ibrenin ilk zamanlar yavaş gidiyor gibi gözükürken bitmeye yakın hızlı bir şekilde inmesi gibidir. Belli bir yaştan sonra insanların zamanın daha hızlı geçtiğini söylemesine çok sık rastlamışsınızdır. Ancak zamanın daralıp genişlemesinin tabiki nesnel bir gerçekliği yoktur. Bu algılarınızla alakalıdır.

Yine bir çok iş arkadaşımdan duyduğum “oh bugünde bitirdik” ya da “bugünde geçti” anlayışı var. Bu tür durumlarda genelde sorduğum soru: “hangi günün geçmemesini istersin?” oluyor. Buna genelde verilen cevapta “hafta sonu gelsin artık yeter” olabiliyor. Bu durumda bu kişi hafta sonunu 2 gün olarak sayarsak hayatının %28’sini yaşıyor demektir. Geri kalan %72’sinin sadece geçmesini istemesinin büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Çünkü hayatınızın sonu yaklaştığında birkaç günün bile ne kadar önemli olduğunu anlayacağınızı düşünüyorum.

Peki biraz olsun zamanın farkında varmak ve daha verimli geçirebilmek için neler yapılabilir. İşte bir kaç öneri:

1) Pişmanlıklarınızı düşünerek vakit geçirirseniz daha çok pişman olursunuz. Geçmişte pişman olduğunuz ya da keşke dediğiniz bir şey yapmışsanız bunu düşünerek zaman geçirmek ileride yine aynı pişmanlığı ve aynı keşkeleri getirecektir. Bunu daha ileri götürmenin anlamı yok.
2) Çevrenizdeki herşeyi algılayabilmek için 5 dakikanızı ayırın. Bazen sadece durun ve güneşin nasıl battığını, rüzgarın yüzünüze nasıl estiğini, ya da sevdiğiniz şarkıda ki kemanın nasıl tınladığına odaklanın. İşte gerçek zamanın o an nasıl anlamlı geçtiğini anlayacaksınız.
3) Neyim eksik ne yapmam gerek yerine, neyim iyi ve nasıl daha iyi olabilir diye düşünün. Dünya üzerinde eksiği olmayan bir şey ya da bir insan yoktur. Zaten bu yaradılışımızın bir sonucudur. Sürekli olarak eksiklerimizi kapatmaya uğraşırız. Bu zaman kaybıdır. Eksiğiniz daima orada bir yerde olacaktır. Bu yüzden iyi yaptığınız iyi olduğunuz şeyi daha iyi yaparsanız eksikleriniz farkedilmeyecek kadar azalacaktır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir