Girişimcilik Hakkında Yanlış Bilinen 5 Efsane

Girişimcilik son yıllarda her alanada en çok konuşulan konulardan, üzerine en çok tartışılan alanlardan bir tanesi oldu. Öğrencilerden, emeklilere, beyaz yakalılardan, iş adamlarına kadar herkes bu sıcak konu üzerine bir şekilde kafa yormaya başladı. Devlet kurumları da durumun farkına varıp girişimcilere çok ciddi destekler vermeye başladılar. Girişimcilikle ilgili Türkiye’de belli bir aşama katedilmiş gibi gözüksede bu maalesef kitlesel değil çok özel oluyor. Bu başarıların önemli bir kısmı da dışardaki bir girişimin kopyası olmaktan çok ileri gidemiyor. Hem kendi gözlemlerim hem de yaptığım görüşmeler sonucunda bu gelişmede ki tıkanıklığın bir çok sebebi belirtilmiş olsa da ben temel sebebin girişimci zihin yapısını doğru anlaşılmadığından olduğunu düşünüyorum. Daha önce bunun üzerine bir kaç yazım olmuştu. Bugün yine bu konuyla bağlantılı olarak özellikle Türkiye’de girişimcilik ile ilgili yanlış bilinen bazı efsaneleri sıralamak istiyorum:

1) Girişimcilik diye bir sektör olduğunu düşünmek

Sektörler çok çeşitli olabiliyor. Genel olarak hizmet ve üretim sektörleri olarak ayrılabiliyor. Her sektörün kendi içinde bir pazarı var ve bu pazarda rakipler var. Rakipler birbirlerinin hareketlerini dikkatle izleyerek hareket ediyorlar. Genel olarak büyüme rakamları sabit görünüyor. Girişimcilik bir sektör değildir. Bu yüzden girişimcilik ekosistemi olarak adlandırılıyor. Ekosistem içerisindeki her oyuncu birbirine bağlıdır. Birinin eksikliği diğerini kötü şekilde etkilerden birinin gelişmesi diğerlerinin de gelişmesi sonucunu doğrurur. Bu yüzden girişimcilik olgusuna bir sektör olarak bakmak çok tehlikeli ve sabit bir zihin yapısı ile bakılmasını sağlayabilir.

2) Girişimciliği kariyer olarak yapmak

Aslında Guy Kawasaki’nin “Girişimcilik bir iş değil bir ruh halidir” sözü bu efsaneyi en güzel alt eden sözlerden bir tanesidir. Girişimcilik sürekli olarak yukarı doğru çıkılan ya da en azından genellikle sabit giden bir kariyer yolu değildir. Hatta bu zihin yapısında olanlar çok kısa bir süre sonra sert iniş ve çıkışlardan çok zarar görecek ve isyan ederek yaptığı projeyi bitirebilecektir. Bu zihin yapısı ile yapılan girişimlerinde bu yüzden devamlılığı olması çok zor gözüküyor.

3) Girişimciliğin kesin bir tanımı olduğunu düşünmek

Akademisyen bir yönümde olduğu için ve doktoramda bu konuda tez yazdığım için girişimcilik üzerine bir çok tanım okudum. Bana inanın tanımlar ya birbirine çok benziyor ya da uygulama da olan değişiklikler sonucunda sürekli olarak değişime uğruyor. Üniversitede verdiğim uygulamalı girişimcilik dersinde bir öğrencim bu sene bana “Hocam girişimcilik tam olarak ne demek?” diye sorduğunda cevabım “Bende bilmiyorum” şeklinde olmuştu. Kendi eniştesinin batırdığı işlerden bahsetti ve onun girişimci olup olmadığını sordu. Onun beklediği cevap bir tanım değildi. Daha çok nasıl bir şey olduğunu içselleştirmek istiyordu. Benim bunun tanımını yapmamdansa onu bunu hissetmesini sağlamam gerekiyordu. O ruh halini anlaması gerekiyordu. Kendi bir proje için çalışıp onu juriye sunduğunda daha iyi anladığını ifade etti.

4) Girişimci olunca kendinize ayıracak daha çok zamanınız olacağını düşünmek

Bu efsane özellikle çok yoğun çalışan beyaz yakalılar arasında dolaşıyor. Kendi işlerinde yaşadıkları yoğunluğun girişimci olduklarında azalacağını düşünüyorlar. Ancak gerçekten bir girişimi sürdürülebilir yapmak için bazen 24 saatin çok büyük bir bölümünü az uyuyarak geçirmeleri gerektiğini bilmiyorlar. Üstelik kendi işinizi yaptığını zaman artık 9:00-17:00 gibi çalışma saatleri de olmuyor. Her an her saniye kendi işiniz ile ilgili bir şey düşünmek veya yapmak zorunda kalabiliyorsunuz.

5) Girişim yaparken başarılı olmak için belirgin ve kesin yolların olduğunu düşünmek

Türkiye’de özellikle kafelerde, sofralarda arkadaşlar arasında konuşurken sıkça duyarsınız; “Ali şu işi kurmuş şimdi paraya para demiyormuş, şurada sadece 15 000 TL veriyorsun kendi işini kuruyorsun yapacağın sadece şunlar ve şu kadar kazanacaksın!” Eğer girişim yapmanın kesin ve belirgin yolları olsaydı, biri bunları kitap olarak basıp dağıtır bu herkese uygun bir bilgi haline gelir ve herkes girişim yapardı. Ancak o zaman herkes aynı şeyleri yaptığı için yapılan ek bir değer yaratmaz ve bu kimse için anlamlı olmazdı. Girişimciliği ateşleyen şey zaten bir çok faktörün belirsiz olmasıdır. Kazanan girişimlere baktığında çoğunun ilk başta yeni bir şey yaptığını ve tekel olduğunu görebilirsiniz. Belirsizliği insan ve kültür olarak sevmediğimiz için herşeyin kısa ve belirli ucuz bir yolunun olduğunu düşünmek başarılı bir girişim yapacağımız anlamını taşımıyor.

İlerlememize büyük engel sağalayan bu efsanelere daha sonraki yazımlarımda devam edeceğim.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir